top of page

Film Fotoğraf Tiyatro Sanat Eğtimi Ses Oyunculuğu Öykü-Masal Belgesel Sergi Atölye Reji Kurgu   SANAT

Sokak Urban Sahne Konser Performans Canlı Kamera Takibi Oyunculuk Hikaye Anlatıcılığı Ebru / Marbling

İlk fotoğraf makinam Zenith! Onunla çocukluğumun anlamadığı şeyleri anladım; neden ışıkta değil de karanlıkta saklanıldığını, kuşların çatılarda öldüğünü, dar sokaklarda oyun oynamanın daha neşeli olduğunu, tanıdığımı sandığım bütün insanların yüzlerinde tanımadığım duyguların da dolaştığını.

Anladım ki; anladığım hiçbir şey yok! Anlamanın mümkünü yok! Her şey az veya çok, eksik! Eksik kalanla doğruya varmak, olsa olsa bir rastlantı!

 

Çocukluğumu Nikon, Canon, Sony, Fuji, Hasselblad, Leica, Panasonic izledi. Onlarla çocukları, cerrahları, doğayı, nesneleri, tiyatroyu, müziği, yolu, yolculuğu, doğayı, anneliği, denizi, kuşun ak kanadını, ışığın kendini, insanları ve kendimi anladım. 

 

Sözcükler yüzlerde ve gözlerde gördüklerimi, bedenin anlatmak istediklerini eksiksiz söyleyemiyordu. Çünkü her zaman, söylenebileceklerden fazlası vardır. Yaşanan her ne olursa olsun, sadece yaşandığı an ve o anı dolduran başka her şeyin etkisi ile beraber hissediliyor. En çok da ışığın!

 

Bir yaprak, gün yeni aydınlanırken savunmasız, üzerine çiğ yağarken ürkek, sisin içinde yalnız, güneş tepedeyken bunalmış, akşam üzeri sakin, gün batarken bilge, gece korkutucu olabillir ve gökkuşağı altında neşeli veya yağmur yeşerdiğinde içi içine sığmazdır. Hepsi de ışıkla kendi başkalığını bulan, bir ağacın dalında asılı duran aynı yapraktır. Onun ışıktaki her halini görmeden onu tanıdığımı söyleyemem. İnsan da yaprak gibi ve  her insan bir diğerinin ışığı. Değiştiren dönüştüren, türlü duygular hissettiren ışıklarla çevriliyiz. 

 

Fotoğraf, bana bir yaprağı veya bir insanı anlama ve yaşadıklarını onunla birlikte yaşama yolunu açıyor. Onunla oluyorum, o oluyorum. 

 

Doğdumda kim olduğumu bilmezken, sonunda yine de kendim olduğum gibi; gördüğüm birine, şeye ya da uzaklara objektiften bakma isteği duyduğum her seferde doğuyor ve gördüğümün bana verdiklerini bendekilere katarak, yeniden kendim oluyorum.

 

Fotoğraf çekerken bir 'iş' yaptığımı söyleyemem; onun yol gösterici elinden tutmuş yürüyorum.

 

Bazı fotoğrafçıların çektikleri, başkaları ve başka şeyler gibi görünse de, değildir; onların çektikleri kendi belgeselleri ve yaşadıklarının kanıtıdır.

 

Akan zamanı durdurduğum her an, dünya daha da güçlü ve severek dönüyor. Akışın içine uzanarak sıradan sanabileceğim şeydeki güzelliğe görerek dokunabilmeyi seviyorum. 

 

Zamanı güzelde durdurabilmek! Özgürlük hissi tam da bu olsa gerek!

bottom of page